TEKDÜZE

Her zamanki gibi uyandı yeni bir güne, sanki hiç uyumamış gibi... Bir önceki gün yaptığı gibi yine aynı şeyleri yedi kahvaltıda, aynı şeyleri içti, aynı şeyleri söyledi, değişen bir şey yoktu, değişen birçok şey vardı. Yaptıkları hiç değişmese de önce zaman değişti, günler geçti, haftalar, aylar, yıllar ve saatler. Önce saatlerin geçmesi lazımdı değil mi? Eğer göğüs kafesinizin ortasında koca bir boşluk, kalbinizde ise kendinden daha büyük bir acı varsa bu iki şeyle birlikte hiç geçmeyen tek şey saatlerdir. Sen saatlerdir aynı şeyi yaptığını düşünürken, sadece dakikaların geçmiş olduğunu öğrenirsin. Yine sen o geçmeyen saatlerde 1 yılı geride bırakırsın. Yıllar geçer ancak saatlerde hapsolursun. Ben bunları anlatırken baş kahramanımız yine aynı kafeye doğru hareket ediyor, zaman ise istenilen tekdüzelikte ilerliyordu. Aklında ne var, ne düşünüyor, gördüklerini nasıl yorumluyor kimse bilmiyordu. Ona en yakın olan kişi, her gün aynı kafede, aynı saatte buluştuğu, onunla otururken nerdeyse ağzını bıçak açmadığı arkadaşı Manolya idi. Manolya da bizlerden farksız bir şekilde hiçbir şey bilmiyordu. Gariptir ki çok şey bilmek ile hiçbir şey bilmemenin verdiği huzursuzluk aynıdır. Evet Manolya da Haluk karşısında rahatsızdı, çünkü bir şey bilmemek ile birlikte elinden hiçbir şey gelmemesi onu üzüyor ve boğuyordu. 

                         
Ne gelebilir ki elinden? Daha önce hiç tatmadığın bir acı karşısında ne söyleyebilirsin ki? Hayır, sen sadece yaşadıklarımı öğrendiğinde her şeyin çözüleceğini sanacak kadar acizsin Manolya. Sen sadece merakını gidermek, sadece kendi benliğini doyurmak istiyorsun! Sanırım bunları söylemek onu da kaybetmeme sebep olacaktı, elbette gerçekleri söylemek zorunda değildim, belki de gerçek olan bu değildi. Ona her şeyi anlatmaya başlamam ateşe odun eklemekten başka neydi ki?

Popüler Yayınlar

Sen