Yazar

Yazmak için güzel bir gün yoktu onun için. Doğrusu genelde dibe vurduğu zamanlarda yazası gelirdi. Kederli şeylere olan alışıklığından yazılarında da bunlardan bahsetmeyi severdi. Kasvetli, soğuk, kırmızı tuğlalar ile dizayn edilmiş duvarları arasında ağır ağır yanan şöminenin karşısında oturup geçmişe özlem duyardı her gece. Dini bir ritüel gibi tekrarlardı bunu. Geçmişini hiçbir zaman geride bırakmak istememişti. Montunun iç cebinde taşıdığı sigarası gibi taşırdı her bir anıyı zihninde. Kazada kaybettiği ailesini ve yanı başında ölen arkadaşlarını bir an olsun çıkarmadı zihninin kilit vurduğu odalarından. Zaman onu hiçbir şeye inancı olmayan birine dönüştürmüştü.

 Yağmurlu bir Sonbahar sabahıydı uyandığı. Ruhu da tıpkı gökyüzü gibi sonbaharın rengini taşıyordu üzerinde. Oradan oraya savrulan yapraklar ona kendisini hatırlatıyorlardı. Cama vuran her yağmur damlası ile birlikte daha farklı bir diyarda buluyordu kendini. "Kaybettiğin her şeyi geri alabileceğin tek yer düşünceler diyarıdır." derdi. Gözlerini kapattığında gittiği yerler onu bulunduğu yerden daha mutlu ediyordu.

 Doğduğu günkü gibi kalmasa da şehrini terk etmek istemedi. Gidebileceği her yer eşit derecede yabancıydı sonuçta. Onun için kötü anılara sahip olunan bir yerde kalmak büyük bir cesaret örneğiydi ve zorluklar içinde ayakta kalmış herkes cesurdu. Nadiren dışarı çıkmaya karar verir ve şehrin en kasvetlisi olduğunu düşündüğü o bara giderdi. Kendine benzettiği insanların bulunduğu bu barda sanki herkes bir şeylerini kaybetmiş gibiydi. Baktığı herkesin gözlerinde geçmişten kalan ve silinmek istenen anılar tekrar ve tekrar canlanıyor gibiydi...

 İçeride sadece suskun insanlar ve dinleyene hüzün veren yerel bir parça vardı sanki. Oysa buraya gelmesinin asıl nedeninin anıları olduğunu çok iyi biliyordu ve içeri girer girmez burnunun direğini sızlatan anılar canlanıyordu hemen gözünde. Barın sahibi Nezih amca çok iyi tanırdı hepsini. Bu olaylardan sonra başlayan suskunluğunu en iyi o anlıyordu. Bir oğlunu askerde, eşini de kanserden kaybetmişti kendisi ve "Her kayıp yolumuza döşenen mayından başka bir şey değil." derdi. Devam etmenin sanıldığı kadar kolay olmadığını bilirdi. Gerçekliğe ihtiyacı olduğunu düşündüğü zaman içebileceği kadar içerdi. Ne zaman evin yolunu bulamayacağını anlasa arabasında uyumayı tercih eder ve biner binmez sızıp kalırdı. Durum böyle olduğunda sabahları Nezih amca tarafından uyandırılırdı. Yine böyle bir sabahtan sonra evin yoluna koyulmaya hazırlanırken yönünü seneler önce ziyaret ettiği sevdiklerinin yanına çevirdi. Verdiği savaşlar ve sözlerden sonra bu ilkti. Hepsini bir defadan fazla ziyaret etmeyecekti. Aradan geçen onca zamandan sonra, her birisinin anısı hala taptazeyken kendisinin de birazdan bir anı olacağından habersiz bir şekilde çiğnemişti sözlerini. Birazdan tıpkı çok sevdiği köpeğini kaybettiği şekilde bir başkasının da aynı şekilde dostunu kaybetmesine sebep olacaktı. Aniden kırdığı direksiyonu onu ismini öğrendiği ilk ağaçlardan biri olan çınar ağacına yönlerdiğini farkettikten sonra her şey çok çabuk bir şekilde son buldu. Kulağındaki çınlama son bulurken geride kalanlar için yeni bir serüven başlamıştı...

Popüler Yayınlar

Sen