Öylesine Hayatlar Bölüm 1

 17 Mart 2017

  “Eskiden, mutlu olabilmek için gereksizce, bir mükemmelliğin gerekliliğine inanırdım, gezegenlerin art arda dizilmesi gibi mesela. Oysa her şey çok basitmiş” dedi Esra. Rüzgar saçlarını bir tarafa savururken, durgun denizin berraklığına ve capcanlı yeşilliğiyle sanki yıllarca bu konuşmaları duymuşluğun ve görüp geçirmişliğin izlerini taşıyan etraftaki ağaçlara dalıp gitmişti.

“Nasıl yani?” Diye sordu Can.

Hava serin olur diye giydiği eski kahverengi ceketi ve rengi hiç değişmeyen siyah pantolon ve botlarıyla yanında duran bu çocuk Esra’nın çocukluk arkadaşıydı.

“Mesela bugün her şey pek yolunda sayılmazdı. Kalktığımda başım ağrıyordu ve yine o başbelası günlerden biridir diye geçirdim içimden ama öyle olmadı. Kalktım, dolaştım sonra eve döndüm biraz etrafı topladım ve mutluydum. İnanır mısın, sahiden mutluydum. Sonra işte bilirsin o mutluluğun verdiği heyecan ve enerji ile neredeyse aylardır tozunu almadığım rafları silmeye başladım, ne kadar da paspalmışım! Sonra uzun zamandır bu hissi yaşamamanın hüznü çöktü içime. Hani çok gülünce aniden kesilen seslerle birlikte oluşan o ortamın garipliği vardır ya, herkes o sessizlik bir an önce bozulsun ister ama kimse cesaret edemez. İşte öyle bir andı.”

  26 Temmuz 2017

 Sıcak bir yaz akşamı iki arkadaş yine birlikteydiler. Caddeler, kafeler, meyhaneler ve sahil insanlar ile dolup taşıyordu. Yaşadıkları yerin güzelliği ve temiz havası bir çok insanın ilgisini çekiyor olacaktı ki her yaz tüm şehir turist ile dolardı.

"Zaman her şeyi değiştiriyor. Mesela şu bank, sanki eskiden hayata daha umut ve neşeyle bakıyor gibiydi. Tıpkı bizler gibi o da geçmişin izlerini, yılların yorgunluğunu taşıyor sanki. Gelip geçen aşkların saçma izleri, yaramaz çocukların üzerine kazıdığı garip şekiller. Bunların her biri şu cansız banka pesimist bir ruh kazandırmış sanki.”

“Pesimist mi?”

“Evet, sence de öyle gözükmüyor mu? Sanki insanları taşımaktan yorulmuş ve bıkmış gibi.”

Düşünceli ve sessiz bir şekilde banka doğru yürüdü iki arkadaş. Deniz bu gece sakindi, yavaşça söylüyordu şarkısını bu gece doğa.

“Banka baktığında kendini görüyor olmayasın?” Dedi Esra uzun bir sessizlikten sonra.

Kederli bir şekilde iç çekti Can “Kim bilir?”

16 Kasım 2017

  Sonbahar tüm griliği ile gökyüzünde ve yeryüzündeydi. Bir cenaze havası vardı kaldırımda yürüyen herkesin yüzünde. Zorunlu bir hüzün taşıyor gibiydi insanlar ruhlarında, sadece sonbahar geldiğinde ortaya çıkan türden garip bir hüzün. İki arkadaş bu hüzne ilk defa ortak olmuyordu sadece bu sefer tanık oldukları hüzün biraz daha farklıydı.

“Babamın ölümünün üzerinden bir hafta geçmiş.” Dedi Esra dökülmüş yapraklarla dolu kaldırımda yürürken ağır ağır.

“Böyle zamanlarda yapılacak en iyi şey nedir bilmiyorum ama geçen günleri saymak olmadığı kesin.” Ne diyeceğini bilmemenin verdiği çaresizlikle söylemişti bunları Can. Bu kadar sevdiği birini kaybetmeyi bırak aklının ucundan dahi geçirmemişti.

“Ölmeden bir gün önce bu yaz hakkında konuşmuştuk biliyor musun.” Ağlamamak için kendini tuttuğu belli oluyordu “Bu yaz işlerin yoğunluğundan dolayı benimle pek ilgilenemediği için çok üzgündü hatta. Artık büyüdüğümü, eskisi kadar ilgilenmesine gerek olmadığını söylesem de bana bakarken gözlerinde hâlâ küçük prensesi olduğumu görebiliyordum.” Sesi gittikçe daha az çıkıyordu Esra’nın “Sonra bu yaz bir haftalığına nereye gitsek diye konuşurken uykum geldiği için 'sonra konuşuruz' diyip uyumaya gitmiştim. Keşke... Keşke...” sözlerini tamamlayamadan hüngür hüngür ağlamaya başlamıştı. İlk defa Can'a sarılıp ağlamıyordu ama bu sefer daha farklıydı. Sanki gözyaşları düşmeden önce ruhundan bir parça alıp götürüyormuş gibi ağlıyordu bu sefer. Hiçbir şey bir daha eskisi gibi olmayacakmış gibi ağlıyordu.

21 Ocak 2018

“Seni özleyeceğim.” Dedi Esra.

İki arkadaş elleri ceplerinde soğuk kış gününün rüzgarı yüzlerine vururken sona geldiklerinin farkında bir şekilde yürüyorlardı tren garına doğru.

“Sonuçta yeniden görüşeceğiz değil mi? Sadece 2 ay bu kadar üzülmeye gerek yok canım.” Böyleydi Can, hep arkadaşlıklarının güçlü tarafı olmak için uğraşırdı ama bu sefer başarısız olduğu her halinden belliydi. “Ben de seni çok özleyeceğim. Bu kadar uzun bir süre ayrı kalmamıştık daha önce.”

Tren garına yaklaştıklarında her ikisinin içinde de büyük bir hüzün vardı. Babasının ölümünün üzerinden geçen iki aydan sonra kendini biraz daha toparlayabilmek adına teyzesinin yanına gitmeye karar vermişti Esra. Öğleden sonra tren garlarında yapılan hüzünlü vedalara bir yenisini eklemişlerdi.

“Bu sadece bir veda, son değil üzme kendini bu kadar geri döneceğim.” Dedikten sonra son bir kez daha sarılıp vedalaştı iki arkadaş. Esra’nın treni kısa bir süre sonra hareket etti ve en nihayetinde gözden kayboldu.

O akşam düşünceleriyle baş etmek için soğukta akşama kadar gezmişti Can. Eve döndüğünde annesi boş gözlerle karşılamıştı onu. Bir gariplik sezmişti bu sessizlikte. Salona doğru yürüyüp babasına baktığında bu yaşına kadar görmediği yaşları görmüştü gözlerinde hiç bir şey anlamamıştı.

“Başımız sağ olsun evlat.” Diyip sarılmıştı babası Can'a. O ise henüz farkına varamamışken gerçeğin ömür boyu kulaklarından çınlayacak sözleri duyacaktı birazdan.

“İzmir Ankara seferini yaparken raydan çıkan yolcu treninde maalesef kurtulan olmadı.”

Popüler Yayınlar

Sen